hesabın var mı? giriş yap

  • del bosque ye ayar verirken rıdvanın ayarına maruz kalan eski futbolcu, yeni futbol yorumcusu..

    güntekin onay: del bosque’yi anlatır mısın biraz sergen?
    sergen yalçın: adama kamp dediler, ‘o ne’ dedi. kamp yaptırmamış ki hiç, kampın ne olduğunu bilmiyordu.
    rıdvan dilmen: ne üzülmüşsündür sen de kamp olmadığına..

  • maç sonrası röportajıyla beni güldürmüş genç yetenek.

    spiker: türk milli takımını seçme süreci nasıl gelişti?

    hakan: ben zaten u16-u17'de de milli takım forması giydim. sadece 1 defa almanya milli takımında oynadım. orada da kendimi hiç iyi hissetmedim. arkadaşlık yoktu, kimse birbiriyle konuşmuyordu.

    "insan yemekten sonra bir çay-kahve içer, sohbet eder."

    sen istesen de yapamazmışsın orada, iyi ki geldin.

    edit:facia yasadim uyarmış, imla.

  • bunun birde uluslararasını yapan şerefsizler vardır frombar.com veya sportlemon.tv gibi. türkiye liginde yayıncı kuruluşu zarara soktukları yetmezmiş gibi başka yerdeki futbolun gelişmesini de sekteye uğratırlar.

    opera tarayıcının turbo modunu açıp bu sitelere rahatça erişildiği yetmezmiş gibi bir de kaliteli yayın sunarlar. sallandıracaksın böylelerini bak bakayım bir daha yapabiliyorlar mı?

  • 1492 de ispanyol ve portekizli tüccarların kullanmaya başladığı, türklerin ise 1605 de venedikliler aracılığı ile tanıştıkları, sigara şeklinde tüttürerek yada çiğneme yoluyla insan vücuduna ilk kez girdiği düşünülen, bağımlılık yapma olasılığı çok yüksek bitkilerden elde edilen bir çeşit alkaloid.

    nicotiana tabacum ve nicotiana rustica yapraklarından elde edilir. bu bitkiler tek yıllık otsu bitkilerdir. 2 metre kadar da boya sahip olabilirler ve bileşiminde %2 ila %10 arası alkaloid taşırlar.

    zehir etkileri ve insanda bağımlılık yapmanın yanı sıra akciğer kanserlerinin %85-%90 nı nikotin bağımlılığına bağlı sigara kullanımından kaynaklandığı düşünülmektedir.

    işin ilginç yanı bu kadar zehirli bir ürün olmasına rağmen anca 1940 yılında fazla kullanımının zararlı olduğu tespit edilip, 40 yıl sonra yani 1980 yılında ise sigara ve dolayısı ile nikotin e karşı savaş başlamıştır. türkiye de ise çok işe yaramayıp, günümüzde anca mizah ürünü olarak kullanılsa da 1991 yılından itibaren sigara paketlerine 'sigara sağlığa zararlıdır' ibaresi konulmuştur.

    ayrıca tek bir sigara ile bile 1-2 mg nikotin 16-20 mg katran ve 5-20 mg karbonmonoksit vücudumuza girdiğini de belirterek nikotine nefretimi herkese sunuyorum.

    sherlock dizisinde sherlock un koluna yapıştırdığı transtermal sistem şeklinde ki nikotin bandı zamanında bana çok karizmatik gelmişti ama bu bant da aslında pek işe yaramıyormuş.

    derste aldığım notlardan size bu ilaçların etkisi hakkında bilgi vermek gerekirse;
    sigarayı bıraktıktan bir yıl sonra başarı oranı ilaçlar üzerine dağılımı :

    placebo : %8
    nikotin bandı : % 23
    nikotin inhaler: %11-13
    nikotin nazal sprey:%26
    nikotin tts ( 21mg/gün): %22
    zyban (300 mg/gün) : %23
    zyban + nikotin tts : %28

    yani tıp bilimi de işe yaramış gözükmüyor.

    bunca bilgiye rağmen; endorfin salgısını artıyor, rahatlatıyor bahanesi ile hala kullanan ve kullanacak insan varsa allah akıl fikir versin.

  • ingilizce kelimelerin yazımında basitleşmeye gidilmesini savunan, andrew carnegie tarafından kurulmuş simplified spelling board'un önerileri doğrultusunda, 1906 yılında abd devlet yazışmalarında "basitleştirilmiş" kelimeler (tho-> though, enough-> enuf, through-> thru*, addressed-> addrest, missed-> mist ve bir sürü benzeri şey) kullanılacağını söyleyen bir executive order imzalamış (ve bu imla devrimi ciddi bir iç çekişme yaratınca yılın sonunda emri geri çekmiş).

    emrin ilk ortaya çıktığı günün ertesinde ingiliz gazeteleri roosevelt'i şamaroğlanına çevirmiş. the sun'dan olayla alakalı bir hiciv yazısı şu pdf dahilinde okunabilir: http://query.nytimes.com/…3a25755c2a96e9c946797d6cf

  • spor medyasında beğenilen birisinin gençlere bu şekilde örnek olmaması lazım gerçekten. yazın rakı içiyorsun masada kavun yok gerçekten olmaz.

  • aslında içerisinde son derece ilginç bir soruyu barındıran bir başlıktır:

    hayvanlar sıkılır mı?

    psikolojide prediction errors denilen bir kavram var (bir eylemin beklenen sonucu ile gerçekte meydana gelen sonuç arasındaki tutarsızlık.) . bir hayvana eğer "beklenmedik" bir ödül verirseniz dopaminerjik sistem öylesine büyük aktivite gösterir ki hayvan, bu beklenmedik ödülün peşinden bir süre daha koşmaya çalışır bununla birlikte prediction error kat sayısı azaldıkça yani bir eylem sonucunda elde edilen ödül "beklenir" oldukça hayvanın o şeye olan ilgisi azalmaya başlar.

    bu söylediğim, evrimsel süreçte beynin hayvanı canlı tutmak için (bkz: foraging) kavramı içerisinde son derece önemlidir. sonuçta doğada yiyecek bulmak son derece zordur ve sürekli rekabet vardır; beyin eğer beklenmedik ödüller sonucu organizmayı yüksek şekilde ödüllendirirse organizma, foraging için çok daha dikkatli bir şekilde "deneysel" araştırmalara girişecektir. bu ödüllendirme mekanizması daha önce literatürde bulgulanmıştır schultz, 2010 ; bromberg-martin et al, 2010. ayrıca, aynı nöronlar, beklenmedik bir ödülün varlığını ve beklenen bir ödülün yokluğunu "ifade etmek" için ateşleme hızlarını farklı yönlerde değiştirir.

    yani, hayvanlara sürekli sabit yiyecekler verme sorusuna psikolojideki prediction error kavramı ile yaklaşırsak, evet; hayvanlar sürekli sabit yoldan verilen yiyeceklerden sıkılır. onlara hiç beklenmedik anlarda, beklenmedik ödüller verirseniz hayvanın dopaminerjik sistemi coşar ve çok daha aktif olamaya başlar.

    gelen sorular üzerine edit: arkadaşlar, elbette bu durum insanlar için de geçerlidir alınmayın ama insan da en nihayetinde neocortexi olan bir hayvandır. insanları da hiç beklenmedik ödüllerle ödüllendirirseniz inanılmaz bir keyif alırlar. bir düşünün bakalım bu psikolojik manipülasyonu en çok kimler kullanır: benim aklıma mesela hemen kumar siteleri geliyor. onlar önce yavaştan az az size kazandırmaya çalışır. sadece bir tuşa basarak biraz para kazanmak sizi öylesine deliye döndürür ki üst üste oynamaya çalışırsınız ve genelde algoritma sizi kazandırmaya çalışır. o tadı aldıktan sonra beyin sizi davranışsal olarak o "kolu çekmeye", "zarı atmaya" oynatmaya devam ettirecektir.